19 Mart 2016 Cumartesi

YİNE AN-KARA

YİNE AN-KARA
Aslında elim varmıyor yazmaya… Dilim, zaten hepten suskun! Ama yüreğim var ya, kabardıkça kabarıyor, sızladıkça sızlıyor, kanadıkça kanıyor, yandıkça yanıyor.
Hop oturuyor, hop kalkıyorum.
Olmuyor!
Evin diğer odalarına gidip geliyorum.
Olmuyor!
Yumruklarımı sıkıyorum, dişlerimi gıcırdatıyorum, gömleğimin üst düğmelerini çözüyorum, derin derin nefes alıp veriyorum…
Olmuyor!
Ağlamak istiyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlamak! Hıçkırıklar boğazıma düğümleniyor. Gözpınarlarım kurumuş, bir damla suya hasret kalmış yanaklarım, ağlayamıyorum!
Bildiğim bütün küfürler dilime hücum ediyor. Hadi, diyorum. Çık balkona, avazın çıktığı kadar bağıra bağıra küfret! Edemiyorum.
Abdest alıyorum. Namaz kılıyorum. Dua ediyorum…
Olmuyor, olmuyor, olmuyor!
Dar geliyor evim, dar geliyor yaşadığım şehir, dar geliyor ülkem, dar geliyor dünya!
Ankara’da yine patlama olmuş!
AN-KARA oluyor işte…
Kapkara etrafım… Zifiri karanlıktayım sanki…
“Bu son patlama olsun” diye dua ediyorum.
İlk patlama geliyor aklıma!
İlk patlama ne zaman olmuştu, hiç düşündünüz mü?
Hani, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı “Terör Örgütü Kurmak Ve Yönetmekten” tutuklanmıştı ya, işte asıl patlama o gün olmuştu! İşte o gün, itler salıverilmiş, taşlar bağlanmıştı adeta…
İlk deprem gibiydi o tutuklama… Aslında o patlama en şiddetli patlamaydı. Kimse bir şey duymadı. Kimse bir şey anlamadı. Çünkü kalpler mühürlenmiş, kulaklar sağır olmuştu. “Vesayetten kurtulduk” diye zılgıt çalanlar, halay çekenler olmuştu! Ülkenin güvenlik genleri ile oynandı. Kozmik odalara bile girildi. O da yetmedi, eli kanlı bebek katilleri gizli tanık olarak dinlendi. Sonunda olan oldu. Ankara’nın göbeğinde AN-KARA oldu!
“İnşallah bu son artçı deprem olur” diye dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyor.
İşin doğrusu; O gün çığlıklarımızı duymayanların, bu gün timsah gözyaşları ile saflık tiyatrosunda başrol oynadıklarını gördükçe midem bulanıyor.
Üzülüyorum. Kahroluyorum.
Yine AN-KARA…
Yine Ankara’da patlama!
Yine kalbimizden vurdular. Lanet olsun. Eliniz kurusun, soyunuz geçsin!
Ne diyebilirim ki başka, ne söyleyebilirim ki?
Parça parça olmuşuz, birliğimiz dağılmış, dirliğimiz bozulmuş… Aynı göremiyoruz, aynı düşünemiyor, aynı hissedemiyoruz.
Bekliyoruz!
Sonucu görelim! Ona göre konuşacağız çünkü…
Katledilen insan be, insan! Cinsiyeti, milliyeti, mevkii, yaşı önemli mi?
Öfkeleniyorum! Hem de çok öfkeleniyorum!
Ankara’nın yüreği parçalanıyor.
An kararıyor.
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Biz, aciz bir ifade ile şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Ne haledeyiz Allah’ım! Kederde bile birlik olamıyoruz.
Millet olmanın ilk işareti; kederde, tasada, sevinçte bir olmak değil mi?
Bizi kim parçaladı Allah aşkına, bizi kim parçaladı?
Öfkeliyiz, kaygılıyız ama umutsuz da değiliz!
İnanıyoruz, karabulutlar dağılacak bir gün! Cemreler düşecek, milletimizin birliği tekrar sağlanacak!
Şimdi sadece diyebiliyoruz ki; Milletimizin başı sağ olsun. 13.03.2016
AHMET KAYTANCI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder