PAMPAL HOCA
1978 yılıydı. O yıllar yüksek okulda okuyordum. Belki de hayatımızın en zor yıllarıydı. Ülkemin insanlarının sağ-sol diye ikiye ayrılmıştı. Polis teşkilatı, öğretmenler ve Türkiye…
1978 yılıydı. O yıllar yüksek okulda okuyordum. Belki de hayatımızın en zor yıllarıydı. Ülkemin insanlarının sağ-sol diye ikiye ayrılmıştı. Polis teşkilatı, öğretmenler ve Türkiye…
Herkes
Türkiye’yi sağ-sol diye değerlendiriyordu. Oysa bugün neyse dünde aynı oyunun
içerisindeydik. O gün de Ruslar Akdeniz’e ulaşmak istiyordu. Amerika’nın aklı
yine Ortadoğu’nun petrol kaynaklarındaydı. Avrupa, yine silah pazarları
arıyordu. İsrail, yine kangren olmuş bir çıbandı. İran, yine mezhep
ayrılığından medet umuyordu!
Yaz
tatilindeydik. Henüz okullarımız açılmamıştı. Ya da olaylar olmuştu da okulumuz
tatil edilmişti. Tatilimizin son günleriydi. Bir yıl sonra öğretmen olacaktım.
O yüzden de öğretmenlere ilgi duyuyordum. İki öğretmen derneği vardı. İlla birine
ilgi duyacaktınız. TÖB-DER ve ÜLKÜ-BİR.
İlçemizde
her iki öğretmen derneği de vardı. Ama ben Ülkü-Bir’e ilgi duydum. Onlarla
konuşurdum. Derneklerine giderdim. Sohbetlerini dinlerdim.
Güzel
sohbetler olurdu. Meslek büyüklerimiz bilgi, birikim ve kanaatlerini bizlerle
paylaşırlardı. Bizi okumaya, okuduklarımızı anlamaya, anladıklarımızı
arkadaşlarımıza anlatmaya yönlendirirlerdi. Ben, o dönem çok kitap okudum.
Okuduklarımı da arkadaşlarımla hep paylaştım.
Ülkü-Bir’de
Ahmet Tevfik Pampal diye birinden hayranlıkla bahsederlerdi. Adı belleğime
yazılmıştı. Ama kendisini hiç tanımadım. Görüşmek nasip olmadı.
Ahmet
Tevfik Pampal, önceleri Adana Ülkü-Bir başkanıymış. Daha sonra Ülkü-Bir Akdeniz
Bölge Müfettişi olmuş. Adana Endüstri Meslek Lisesi’nde de Tarih öğretmeni
olarak görev yaparmış. Mesleğine düşkün, idealist bir öğretmen… Bu yazıya
başlamadan önce hayat hikâyesine şöyle bir baktım. Bir köy çocuğu… 1942 yılında
Kadrili’nin Yusuf İzzetli Köyü’de doğmuş. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi
Tarih Bölümü’nü bitirmiş. O yıllarda Anadolu’nun her hangi bir yerinden kalkıp
İstanbul’a gidip okumak da kolay değildi. Pampal Hoca zoru kolay etmiş, okulunu
bitirmeyi başarmış. İlk tayini Adana Kız Lisesi’ne çıkmış. Daha sonra Adana
Endüstri Meslek Lisesi…
Akşamüzeriydi.
İlçemizin tek caddesinde yürüyordum. Bir dükkânın önünde de iki genç
oturuyordu. Ben onların yanından geçerken birisi sanki bana duyurmak ister
gibi:
“Bu
gün Adana’da bir faşisti öldürdüler!”dedi.
Durdum.
Gençlere baktım.
“Sen
ne diyorsun lan!”dedim.
Gençler
benden ürktüler:
“Sana
demiyoruz Ahmet Abi!”dediler.
Sert
bir ifade ile:
“Ne
söyledin? Tekrar et!”dedim.
Çocuklar:
“Adana’da
bir öğretmen öldürmüşler abi, onu konuşuyordu!”dediler.
Kim
öldürülmüştü bilmiyordum. Ama öfkem kabarmıştı.
“Adam
gibi konuşun, ölen bir insandır!”dedim. Oradan ayrıldım.
Ülkü-Bir’e
gittiğimde herkes yas içerisindeydi. “Pampal Hoca’yı vurmuşlar, Pampal
Hoca’yı!”
O
gün dünya bize zindandı. Bir ülküdaşımız şehit olmuştu.
Pampal
Hoca, Adana Kanalköprü mahallesinde bir evde oturuyormuş. Sabah erkenden
kalkmış. Eşi ile birlikte dolmuşa binip görevine gidecekmiş. Yürüyerek dolmuş
durağına vardığında onu eşinin yanında vurmuşlar. Şahadet şerbetini içmiş. 36
yaşında, hayatının en verimli çağında… Geride gözleri yaşlı bir eş ve üç yetim
bırakmış.
Aradan
uzun yıllar geçti. Yüreğimizdeki köz,
küle dönüştü. Dünyanın telaşı bizleri kendi mecrasına çekti.
Bir gece evimde oturuyordum. Nereden aklıma
geldi bilmiyorum. Pampal Hoca’yı düşündüm. Kalktım bilgisayarımı açtım.
İnternette Ahmet Tevfik Pampal Hoca’yı araştırdım. Hakkında kısa bir yazı
buldum. Şahadet tarihine baktım. 22 Ekim 1978… Dondum kaldım. Bu nasıl bir
tevafuktu, baktığım gün takvim yaprakları 22 Ekim 2015 tarihini gösteriyordu. Yani
onun şahadet şerbetini içtiği gündü. Aradan 37 yıl geçmişti…
İki
gün önce Pampal Hoca’nın akrabalarından Hüdavendigar Pampal’ı ziyaret ettim.
Ona Ahmet Tevfik Pampal Hoca’yı sordum. Çocukları okumuş, belli görevlere
gelmişler. Eşi, bazen Adana’da bazen de Ankara’da bulunuyormuş. Yani, bütün
acılara rağmen hayat devam ediyormuş.
Pampal
Hoca’yı ve binlerce canı hayatının en verimli çağında katlettiler. Aynı
zihniyet hâlâ insanları öldürüyor. Kabuk değiştiriyor, renkten renge giriyor,
devre göre taraftar buluyor ama öldürmekten hiç vazgeçmiyor.
Film
tekrar başa sardı. O zaman kurtarılmış mahalleler, kurtarılmış ilçeler,
kurtarılmış bölgeler vardı. Ülkenin en karagözlü yiğitlerini öldürürlerdi.
Şimdi, yolların altına bombalar yerleştiriliyor. Canlı bombalar kalabalıkların
arasında patlatılıyor. Öğretmenler akın akın ilçeleri terk ediyor.
Değişen
ne? Hani terörün beli kırılacaktı? Kırıldı mı?
Biz
bir Fatiha yollayalım Ahmet Tevfik Pampal ve bu ülkenin birliği, dirliği,
beraberliği için şahadet mertebesine ulaşmış binlerce yiğide.
Senden
özür dileriz Pampal Hocam. Senin şahadetin bile bizleri uyandırmaya yetmedi.
Bizleri bağışla… Seni ihmal etmiş olsak da ideallerin yüreğimizde taze filiz
gibidir.
Mekânın
cennet olsun!
Allah cc şehadetini kabul etsin.Çok kıymetli değerli bir kişilik
YanıtlaSilVe insandı nur içinde yatsın.Kendisi benim end.mes.lis. de
Tarih hocamdı rahmetlinin cenazesine katılmıştım.