BİR FUAR DÜŞÜNCELERİ
Akın akın geldiler. Adana’nın her yerinden… O da yetmedi. Komşu illerden, ilçelerden…
9. Çukurova TÜYAP Kitap Fuarı’ndaydık. Uzun bir emek sonunda
kitaplarımızı görücüye çıkartıyorduk. İçimizde kaygılarımız,
heyecanlarımız, endişelerimiz ve umutlarımız vardı.
Kolay değildi. Hiç de kolay olmadı. Harfleri kelimelere, kelimeleri cümlelere, cümleleri kitaplara dönüştürmek… Düşüncelerimiz
zaman zaman uykularımızı böldü. Yüreğimize kanatan mısraları,
boğazımızı sıkan cümleleri, beynimize saplanan kelimeleri bir hizaya
getirmek için ne kadar emek ettiğimizi bir biz biliriz bir de Allah!
Hakkı haykırmak hiçbir zaman kolay olmadı zaten. Kolay adamlar her
zaman kolayı seçseler de çilesine talip olduğumuz bir sevdanın
kitaplarını yazmalıydık.
Hayat bir gün bitecekti. Geride sadece
yazdıklarımız kalacaktı. Tarihe bir hoş seda gibi bırakacaklarımızın bir
zaman gelecek ki vesika değerinde olacağını biliyorduk.
Hastalıklarımızı, heveslerimizi, eğlencelerimizi ve hepsinden önemlisi
sevdiklerimizi ihmal etme pasına da olsa zamanın acımasız geçişine engel
olmalıydık. Her anı, her fırsatı ve her zamanı değerlendirmeliydik.
Cefa çeken herkese borcumuz vardı. Yaralarına merhem, umutlarına ışık
olmalıydık.
Aslında biz yaralıydık. Beynini kiraya verelerin,
yalakalığı maharet sayanların, fırsatçılığı asalet görenlerin ve günü
kurtarmak için en yakınlarını bile bir çırpıda harcayanların
kurşunlarına hedef olmuştuk.
Üzülmedik, incinmedik, kırılmadık dersek yalan olur. Üzüldük, incindik, kırıldık…
Ancak, “bu da geçer ya hu!”demesini bildik. Düştüğümüz yerden yeniden
kalktık. Çünkü biz yalnız değildik. Bizi anlayanlar, bize umut
bağlayanlar, bizi yürekten sevenler, bize güvenenler vardı.
İlk
matbaacımız kapısını bizlere açtı. “Paran var mı?” demeden
kitaplaştırıverdi yazdıklarımızı. Nasıl teşekkür etmeyelim ki Ekrem
Matbaası çalışanlarına…
Aslında daha önce hiç ilki olmamıştı.
Çukurovalı yazarlara kocaman kitap fuarında bir yer vermek kimsenin
hayallerini süslememişti. “Bir şey değişecek, her şey değişecek diyen
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’nün ekibi Kültür
ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı hemen harekete geçti. Özellikle Yusuf
Delikoca maharetinin tamamını kullandı. 16 Çukurovalı yazarı okuyucu ile
buluşturdu. İnsan nasıl teşekkür etmez ki, Başkan Hüseyin Sözlü’ye,
Daire Başkanı Mete Şahin’e, gönüllerin adamı, kültürün mihmandarı Yusuf
Delikoca’ya ve emeği geçen herkese…
“Dik duruş” dediğimizde hep
onlar aklımıza geldi. En zor günde bile kimseye boyun bükmediler. Hep
hakkı haykırdılar. Güce yenilmediler. Gelenin hatırı için kalkıp geçmişe
sövmediler. Kar demediler, kış demediler, yağmur, çamur demediler. Hep
hakkı savundular. Herkes düşene bir tekme vururken onlar düşenin yanında
oldular. Vurulan tekmelerin altına başlarını koydular. Kimden mi
bahsediyorum? Siz onları çok iyi biliyorsunuz. Onların hak ettikleri
övgüleri anlatan iki satır yazı yazdığımda yanakları kızaran, mahcup
olan, utanan güzel insanlardan bahsediyorum. Onlar, tarihe altın
harflerle yazılacaklar. Bazıları sarı, yeşil ve kızıl olarak anılırken,
onlar ay-yıldızlı sendika olacaklar. Şimdi insan nasıl teşekkür etmez
ki, KAMU-SEN’in Adana yiğitlerine… Onların başkanı Selahattin Dolgun ve
yürekli yöneticilerine… Bizleri hiç yalnız bırakmadılar. Bütün üyelerine
ulaştılar ve yanımızda olmaya çağırdılar. Onlar da bize güç verdi.
Yüreğimizde devleştiler.
Şimdi ben burada güzel yürekli insanları
tek tek saysam sayfalar dolusu olurlar. Öyle hal alır ki en sevdiğimi
unutur giderim. Göz nasıl kendisini görmezse ben de en çok emeği geçeni
görmeden geçer giderim. En iyisi isimlerden ziyade yüreklere seslenmek
istiyorum.
Ve ey güzel insanlar; gülücüklerinizi, yüreğinizi,
muhabbetinizi, cesaretinizi, samimiyetinizi ve hepsinden önemlisi
dostluğunuzu omuzlayıp bizlere koştunuz. Eşinizle, çocuklarınızla,
sevdiklerinizle, hatta kundaktaki bebeklerinizle geldiniz. Bizi yalnız
bırakmadınız. Bize cesaret, umut, heyecan ve mücadele etme gücü
verdiniz. Belki dokunamadık o anda size, belki sorularınıza uzun uzun
cevap veremedik. Belki hayallerinizdeki yere o kısacık zamanda
ulaşamadık. Kalabalıklar arasında sizleri tanımakta zorluk çekmiş
olabiliriz. Adınızı hatırlamadığımız, tebessümlerinize yetişemediğimiz,
sizleri dinlemekte yetersiz kaldığımız anlar olabilir. Ama siz bizim
yüreğimizin merhemisiniz. Kusurlarımızı insani kusurlar saymanızı rica
ediyoruz. Sizlere minnet borçluyuz. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz
sizden biriyiz. Bizi anlayışla karşılayacağınızdan eminiz.
Üzerimize
yağmur gibi yağan belalardan hiç korkmadık, korkmuyoruz. Hiç merak
etmeyiniz, kalemimizi bin defa kırsalar da yazan tarafı hep bizde
kalacaktır. Yeter ki sizler bizim yanımızda olmaya devam edininiz…
Geceler ne kadar uzun olursa olsun, güneş mutlaka doğacaktır.
Gerçeklerin kötü bir huyu vardır. Onlar asla gizlenemezler. Bizler ne
pahasına olursa olsun gerçekleri yazmaya devam edeceğiz. Hırsları ile
kararttıkları dünyayı kitaplarımızla aydınlatacağız. Kalemimizle,
yüreğimizle sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.
Yürekleriniz bizim makamlarımızdır. Bizleri onsuz bırakmadığınız için şükran borçluyuz.
İyi ki varsınız, iyi ki güzel insanlarsınız…
Gelecek Kitap Fuarlarında ve kitaplarda buluşmak üzere…
Sevgilerimle… 18.01.2016
AHMET KAYTANCI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder