19 Mart 2016 Cumartesi

BİR FUAR DÜŞÜNCELERİ

BİR FUAR DÜŞÜNCELERİ
Akın akın geldiler. Adana’nın her yerinden… O da yetmedi. Komşu illerden, ilçelerden…
9. Çukurova TÜYAP Kitap Fuarı’ndaydık. Uzun bir emek sonunda kitaplarımızı görücüye çıkartıyorduk. İçimizde kaygılarımız, heyecanlarımız, endişelerimiz ve umutlarımız vardı.
Kolay değildi. Hiç de kolay olmadı. Harfleri kelimelere, kelimeleri cümlelere, cümleleri kitaplara dönüştürmek… Düşüncelerimiz zaman zaman uykularımızı böldü. Yüreğimize kanatan mısraları, boğazımızı sıkan cümleleri, beynimize saplanan kelimeleri bir hizaya getirmek için ne kadar emek ettiğimizi bir biz biliriz bir de Allah!
Hakkı haykırmak hiçbir zaman kolay olmadı zaten. Kolay adamlar her zaman kolayı seçseler de çilesine talip olduğumuz bir sevdanın kitaplarını yazmalıydık.
Hayat bir gün bitecekti. Geride sadece yazdıklarımız kalacaktı. Tarihe bir hoş seda gibi bırakacaklarımızın bir zaman gelecek ki vesika değerinde olacağını biliyorduk.
Hastalıklarımızı, heveslerimizi, eğlencelerimizi ve hepsinden önemlisi sevdiklerimizi ihmal etme pasına da olsa zamanın acımasız geçişine engel olmalıydık. Her anı, her fırsatı ve her zamanı değerlendirmeliydik. Cefa çeken herkese borcumuz vardı. Yaralarına merhem, umutlarına ışık olmalıydık.
Aslında biz yaralıydık. Beynini kiraya verelerin, yalakalığı maharet sayanların, fırsatçılığı asalet görenlerin ve günü kurtarmak için en yakınlarını bile bir çırpıda harcayanların kurşunlarına hedef olmuştuk.
Üzülmedik, incinmedik, kırılmadık dersek yalan olur. Üzüldük, incindik, kırıldık…
Ancak, “bu da geçer ya hu!”demesini bildik. Düştüğümüz yerden yeniden kalktık. Çünkü biz yalnız değildik. Bizi anlayanlar, bize umut bağlayanlar, bizi yürekten sevenler, bize güvenenler vardı.
İlk matbaacımız kapısını bizlere açtı. “Paran var mı?” demeden kitaplaştırıverdi yazdıklarımızı. Nasıl teşekkür etmeyelim ki Ekrem Matbaası çalışanlarına…
Aslında daha önce hiç ilki olmamıştı. Çukurovalı yazarlara kocaman kitap fuarında bir yer vermek kimsenin hayallerini süslememişti. “Bir şey değişecek, her şey değişecek diyen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’nün ekibi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı hemen harekete geçti. Özellikle Yusuf Delikoca maharetinin tamamını kullandı. 16 Çukurovalı yazarı okuyucu ile buluşturdu. İnsan nasıl teşekkür etmez ki, Başkan Hüseyin Sözlü’ye, Daire Başkanı Mete Şahin’e, gönüllerin adamı, kültürün mihmandarı Yusuf Delikoca’ya ve emeği geçen herkese…
“Dik duruş” dediğimizde hep onlar aklımıza geldi. En zor günde bile kimseye boyun bükmediler. Hep hakkı haykırdılar. Güce yenilmediler. Gelenin hatırı için kalkıp geçmişe sövmediler. Kar demediler, kış demediler, yağmur, çamur demediler. Hep hakkı savundular. Herkes düşene bir tekme vururken onlar düşenin yanında oldular. Vurulan tekmelerin altına başlarını koydular. Kimden mi bahsediyorum? Siz onları çok iyi biliyorsunuz. Onların hak ettikleri övgüleri anlatan iki satır yazı yazdığımda yanakları kızaran, mahcup olan, utanan güzel insanlardan bahsediyorum. Onlar, tarihe altın harflerle yazılacaklar. Bazıları sarı, yeşil ve kızıl olarak anılırken, onlar ay-yıldızlı sendika olacaklar. Şimdi insan nasıl teşekkür etmez ki, KAMU-SEN’in Adana yiğitlerine… Onların başkanı Selahattin Dolgun ve yürekli yöneticilerine… Bizleri hiç yalnız bırakmadılar. Bütün üyelerine ulaştılar ve yanımızda olmaya çağırdılar. Onlar da bize güç verdi. Yüreğimizde devleştiler.
Şimdi ben burada güzel yürekli insanları tek tek saysam sayfalar dolusu olurlar. Öyle hal alır ki en sevdiğimi unutur giderim. Göz nasıl kendisini görmezse ben de en çok emeği geçeni görmeden geçer giderim. En iyisi isimlerden ziyade yüreklere seslenmek istiyorum.
Ve ey güzel insanlar; gülücüklerinizi, yüreğinizi, muhabbetinizi, cesaretinizi, samimiyetinizi ve hepsinden önemlisi dostluğunuzu omuzlayıp bizlere koştunuz. Eşinizle, çocuklarınızla, sevdiklerinizle, hatta kundaktaki bebeklerinizle geldiniz. Bizi yalnız bırakmadınız. Bize cesaret, umut, heyecan ve mücadele etme gücü verdiniz. Belki dokunamadık o anda size, belki sorularınıza uzun uzun cevap veremedik. Belki hayallerinizdeki yere o kısacık zamanda ulaşamadık. Kalabalıklar arasında sizleri tanımakta zorluk çekmiş olabiliriz. Adınızı hatırlamadığımız, tebessümlerinize yetişemediğimiz, sizleri dinlemekte yetersiz kaldığımız anlar olabilir. Ama siz bizim yüreğimizin merhemisiniz. Kusurlarımızı insani kusurlar saymanızı rica ediyoruz. Sizlere minnet borçluyuz. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz sizden biriyiz. Bizi anlayışla karşılayacağınızdan eminiz.
Üzerimize yağmur gibi yağan belalardan hiç korkmadık, korkmuyoruz. Hiç merak etmeyiniz, kalemimizi bin defa kırsalar da yazan tarafı hep bizde kalacaktır. Yeter ki sizler bizim yanımızda olmaya devam edininiz… Geceler ne kadar uzun olursa olsun, güneş mutlaka doğacaktır.
Gerçeklerin kötü bir huyu vardır. Onlar asla gizlenemezler. Bizler ne pahasına olursa olsun gerçekleri yazmaya devam edeceğiz. Hırsları ile kararttıkları dünyayı kitaplarımızla aydınlatacağız. Kalemimizle, yüreğimizle sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.
Yürekleriniz bizim makamlarımızdır. Bizleri onsuz bırakmadığınız için şükran borçluyuz.
İyi ki varsınız, iyi ki güzel insanlarsınız…
Gelecek Kitap Fuarlarında ve kitaplarda buluşmak üzere…
Sevgilerimle… 18.01.2016
AHMET KAYTANCI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder